NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عَمْرٍو
الرَّازِيُّ
حَدَّثَنَا
سَلَمَةُ
يَعْنِي
ابْنَ الْفَضْلِ
عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ
إِسْحَقَ حَدَّثَنِي
يَزِيدُ بْنُ
رُومَانَ
عَنْ عُرْوَةَ
عَنْ
عَائِشَةَ
قَالَتْ
لَمَّا مَاتَ النَّجَاشِيُّ
كُنَّا
نَتَحَدَّثُ
أَنَّهُ لَا
يَزَالُ يُرَى
عَلَى
قَبْرِهِ
نُورٌ
Aişe (r.anha)'dan;
demiştir ki:
Necâşi öldüğü zaman biz
(kendi aramızda);
"artık onun kabri
üzerinde bir nur görünüp duracaktır," diye konuşurduk.
İzah:
Bilindiği gibi Necaşi
Habeşistan krallarına verilen bir ünvandır. Kral, hükümdar manalarına gelir.
Hadis-i şerifte sözkonusu olan Necâşî'nin özel isminin Asham, Azhama veya Abhar
olduğu söylenir.[bk. İslam Ansiklopedisi, IX, 153.]
Bu hadis-i şeriften
anlaşılıyor ki, İslamın ilk yıllarında Kureyşli müşriklerin zulmünden
Habeşistan'a sığınan müslümanlara hüsn-i kabul gösteren ve daha sonra müslüman
olduğu için gıyabında Hz. Nebiin cenaze namazı kıldığı bilinen Necâşî, şehitlik
sebeplerinden bir sebeple öldüğü için hükmen şehid olmuş, bunu bilen Sahâbe-i
kiram da kendi aralarında onun şehid olduğunu ve kabrinde kıyamete kadar bir
nurun parlamaya devam edeceğini konuşmaya başlamıştır. Sahabe arasında yayılan
bu konuşmalar Hz. Nebi ya da sahabenin ileri gelenlerinden biri tarafından
herhangi bir şekilde tenkide uğramamıştır. Bu konuların tenkide uğramayışı bu
sözlerin doğru olduğunu gösterir.